İran'ın istihbarat zafiyeti ve İsrail saldırısının şifreleri! İlk işaret Haniye suikastı
İsrail’in İran’a düzenlediği geniş çaplı hava saldırısı, Tahran başta olmak üzere birçok şehirde sivil ve askeri kayıplara yol açarken, bölgesel güvenliği de sarstı. Uzmanlara göre İsrail’in İran’ı doğrudan hedef alan bu son saldırısı Haniye suikastından beri süregelen istihbarat zafiyetlerinin İran’ın güvenliğini ciddi biçimde sarsacak düzeye ulaştığını ortaya koymakta olduğu da ifade etti.
MİLLİYET.COM.TR / ÖZEL - İsrail’in İran’a yönelik başlattığı geniş çaplı hava saldırılarında Tahran başta olmak üzere Tebriz, Kirmanşah, Natanz ve Kasrı Şirin gibi kentlerde çok sayıda askeri ve sivil hedef vuruldu. Tahran’ın çeşitli bölgelerinde şiddetli patlamalar yaşanırken, özellikle Mahallati ve Kamraniye semtlerinde sivil yerleşim alanlarının hedef alındığı bildirildi. İran devlet televizyonu, saldırılar sonucunda sadece Tahran'da 5 sivilin hayatını kaybettiğini, 20 kişinin yaralandığını duyurdu. Tebriz’de 2, Kasrı Şirin’de 1 kişinin daha yaşamını yitirdiği aktarıldı. İsrail, saldırıların İran’ın nükleer programına karşı düzenlendiğini belirtirken, operasyonlara onlarca jetin katıldığı ve askeri karargâhlar ile nükleer tesislerin hedef alındığı bildirildi.
İran kaynakları, saldırılarda İran Genelkurmay Başkanı Muhammed Bakıri ve Devrim Muhafızları Komutanı Hüseyin Selami’nin hayatını kaybettiğini, bazı nükleer bilim insanlarının da öldüğünü açıkladı. İran’ın misilleme olarak İsrail’e doğru 100 kamikaze İHA gönderdiği belirtilirken, İsrail olağanüstü hâl ilan ederek hava sahasını kapattı, eğitim faaliyetlerini ve toplu etkinlikleri durdurdu. İran da hava sahasını geçici olarak kapatırken, Natanz nükleer tesisleri yakınındaki otoyol trafiğe kapatıldı. Saldırılar sırasında petrol tesislerinin zarar görmediği açıklandı.

Peki bu kriz uluslararası diplomasiyle çözülebilir mi, yoksa yeni bir cephe mi açılıyor? Bu saldırı neleri değiştirir? Kırıkkale Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Merve Suna Özel Özcan ve Çanakkale Onsekiz Mart Üni. Öğr. Üy. Dr. Ufuk Necat Taşçı, Milliyet.com.tr'ye değerlendirmelerde bulundu.
TRUMP İKNA OLMUŞ
"Netanyahu’ya 'onurlu çıkış' verilmiş olma ihtimali mevcut. ABD’deki son karışıklıklar sonrası Trump’ın buna ikna olmuş olması muhtemel." diyen Dr. Ufuk Necat Taşçı, 'ABD hem Netanyahu’ya bu çıkışı sunmuş, hem de İran ihalesini giderayak ona tamamlatmış olabilir. Güçlü senaryolardan birisi bu. İran’da farklı kliklerin savaşı vardı nükleer müzakereler esnasında, şu an hedef alınanların Devrim Muhafızları’nın kurmay aklı olması, İran’ın adeta kağıttan kaplan olduğunun teyit ediyor. Diğer taraftan Arap ülkelerinin İran’dan yollanan dronlara yönelik İsrail lehine tedbir alması iddiaları var. Mossad’ın İran’a ne denli sızdığını görmemiz de mümkün." dedi.

İRAN'DAN NETANYAHU'YU DENKLEM DIŞI BIRAKACAK ASKERİ HAMLE
Dr. Taşçı şu ifadeleri kullandı; "Şu an bölge büyük bir değişim ve dönüşüme gebe. İran, Şii hilali iddiasından sonra nükleer silah konusunda da aşağılanarak, marjinalleştirilerek masaya oturmak durumunda bırakılabilir. Fakat ben İran’ın da Netanyahu’yu denklem dışı bırakacak bir askeri hamle ile bunu yapacağını, Orta Doğu’da siyasetin yüzlerinin yenileneceği bir döneme girdiğimizi düşünüyorum. ABD’nin de bu nedenle İsrail’in İran’a dönük saldırılara katılmadığını söylemek bu noktada mümkün.
NETANYAHU YENİ MACERALAR ARARSA BEDELİ ÇOK AĞIR BİR ÇATIŞMA DÖNEMİ BAŞLAYACAK
Diplomasi ancak bu bahsettiğim değişimler sonrasında sağlanabilir. İş o noktaya geldiğinde ise, İran’ın nükleer silah sahibi olmamasından öteye geçerek, İsrail’in de olmadığını garanti eden bir süreç görebiliriz. Bu inşa edilemez ve İsrail’de Netanyahu siyasi ikbali adına yeni maceralar ararsa, bedeli çok ağır bir çatışma dönemi başlayacaktır."

SÜREÇ FARKLI BİR NOKTAYA EVRİLEBİLİR
İsrail’in İran’a yönelik saldırısı, Orta Doğu’daki güvenlik mimarisini değiştiren önemli bir dönüm noktası haline geldiğini belirten Doç. Dr. Merve Suna Özel Özcan, 'Her ne kadar bu durum, ABD Başkanı Trump’ın Körfez ziyaretiyle iyimser bir çerçeve çizilen bir Orta Doğu profili gibi görünmüş olsa da, arka planda sürecin farklı bir noktaya evrilebileceğine dair ciddi işaretler mevcuttur.' dedi.
Doç. Dr. Özcan, 'Hatırlanacağı üzere Trump, o dönemde Suriye’ye yönelik yaptırımları kaldırma sözü vermişti. Ancak bununla eşzamanlı olarak bölgede var olan yapısal sorunlar devam etmekteydi. Özellikle İran ile sürdürülen nükleer müzakereler, sadece teknik bir mesele değil; bölgesel güvenlik dengelerini doğrudan etkileyen siyasi bir kriz alanı olarak kalmaya devam etti. Bu nedenle Trump döneminde çizilen "iyimser diplomasi" görüntüsünün altında, çözüme ulaşmamış sorunların biriktiği ve gelecekte daha büyük istikrarsızlık potansiyeli taşıdığı artık daha net bir biçimde görülmektedir.' ifadelerini kullandı.

İSRAİL DURDURULMADIKÇA SALDIRILAR DEVAM EDER
Doç. Dr. Özcan sözlerini şöyle sürdürdü; "İsrail, durdurulmadıkça daha büyük ve karmaşık adımlar atmakta, hangi aktörü kendisine tehdit olarak görüyorsa ona karşı doğrudan saldırı gerçekleştirmekte ve gerçekleştirecektir. Lübnan, Suriye ve Filistin’de olduğu gibi, zamanında hatırlanacağı gibi Türkiye’ye karşı da benzer hamleler yapmaya çalışmıştı. Ancak Oval Ofis'te Trump'ın Netenyahu'ya verdiği yanıt Netenyahu ve savaş kabinesi için istenen bir yanıt olmamış Türkiye'nin bölgede istikrar sağlayıcı aktör olduğu görülmüştür.
Öte yandan güvenliğin bölgesel olarak sağlanması noktasında Arap ve Avrupa ülkeleri taraf değiştirmeli, İsrail’in saldırgan tutumuna karşı kolektif bir denge mekanizması kurulmalıdır. Aksi durumda hiçbir çatışma tek bir bölgede sınırlı kalmaz. İsrail’in özellikle İran’a karşı takındığı dışlayıcı ve düşmanlaştırıcı yaklaşım, Orta Doğu coğrafyasında her iki aktörün de çıkar alanı olarak tanımladığı bölgelerde çatışma ihtimalini daha da artırmaktadır.
Bu durum iki düzlemde okunabilir:
- “Vadedilmiş Topraklar” anlayışı üzerinden İsrail’in yayılmacı stratejisi,
- “Şii Hilali” kavramı çerçevesinde İran’ın jeopolitik nüfuz arayışı.
Ancak görüldüğü gibi bu süreci sadece bir çıkar çatışması olarak tanımlamak artık yetersizdir. Çünkü tarafların güvenlik stratejileri ve askerî refleksleri, Orta Doğu coğrafyasında sürekli bir istikrarsızlık üreten arka plan yaratmaktadır.
İRAN'IN İSTİHBARAT ZAFİYETİ VE HANİYE SUİKATI
Nitekim İsrail’in bu son saldırısı, önceki sınırlı misillemelerden farklı olarak, doğrudan İran’ın vurulması anlamına gelmektedir. Bu da İran’ın istihbarat zafiyetlerinin hangi noktaya geldiğini açıkça ortaya koymaktadır. Hepimizin hatırlayacağı üzere, Haniye suikastı hâlâ unutulmamıştır. Bu durum, İran’da o günden bu yana devam eden bir güvenlik sorununun açık göstergesi olarak değerlendirilebilir.

SALDIRININ ZAMANLAMASI MANİDAR
Aynı şekilde, İran’ın Suriye ve bölgedeki diğer alanlarda vekil güçleriyle kurduğu ilişkiler ve bu alanlardaki etkisinin artması da İsrail’in saldırısı için bir temel gerekçe oluşturmuş olabilir. Ancak dikkat çekici olan, İsrail’in bu saldırıyı nükleer müzakereler devam ederken ve böylesine doğrudan şekilde, özellikle devlet kadrolarını ve bilim insanlarını hedef alarak gerçekleştirmesidir. Bu, operasyonun önceden planlandığını ve stratejik olarak kurgulandığını açıkça göstermektedir.
Bu süreçte İran’ın tepkisi büyük olasılıkla asimetrik veya vekil aktörler aracılığıyla şekillenebilir. Bu da Orta Doğu’yu yeniden asimetrik çatışmaların ve vekalet savaşlarının yaygınlaştığı bir dönem içerisine sokabilir. Ancak mevcut durumda, İran’ın ne tür bir misilleme yapacağı ya da hangi araçları kullanacağı net olarak açıklanmış değildir. Bu belirsizlik de krizin derinleşmesine neden olmaktadır.
KIVILCIM YARATAN KARAR
Sonuç olarak İsrail, İran’ın komuta merkezlerini ve teknolojik altyapısını doğrudan hedef almıştır. İran’ın açıklamalarında belirttiği gibi, büyük çaplı bir karşılık verilmesi halinde, bu gelişmeler Orta Doğu coğrafyasında büyük bir savaşı tetikleyebilir. ABD’nin son günlerde asker ve diplomatik personelini bölgeden çekmesi, belki de bu olasılığı önceden öngörmüş olmasının bir sonucu olarak değerlendirilmeli ve bu açıdan ayrıca önemsenmelidir. Şunu da eklemek gerekir ki, İran’ın nükleer programıyla ilgili görüşmeler, esasında son gelişmelerle birlikte bu saldırının belirleyici unsuru oldu denebilir. Dün, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA), İran’ın yükümlülüklerini yerine getirmediğine dair resmî bir kınama kararı yayımladı. Bu karar bence İsrail için bir işaret fişeği ya da bir kıvılcım yarattı.

SADECE GÜVENLİK MESELESİ DEĞİL, BÖLGESEL OLARAK SORUNLAR DAHA DA DERİNLEŞTİ
Çünkü İsrail’in uluslararası hukuka uymayan bir aktör olmasına karşın, kendi amaçları noktasında varsayımsal araçsallaştırmalar ile meşruiyet yarattığını biliyoruz. Bu nedenle de İsrail’in, İran’ın Natanz ve Arak çevresindeki nükleer altyapısına yönelik düzenlediği hava saldırılarını bu bağlamda okumak önemlidir.
Şimdi ise ABD, İran’ın hâlâ nükleer müzakere masasında kalmasını bekleyecek, İran ise İsrail’in saldırısı sonrasında nükleer geliştirme programının ne kadar haklı olduğu ve bu saldırının kendisine meşruiyet sağladığı noktasında hareket edecektir. Ve yine İsrail, ötekileştirmeler üzerinden ilerlemeye devam edecektir. Kısacası bu süreç, kısır döngü yaratan bir kritik eşik haline geldi. Bu sadece bir güvenlik meselesi değil; aynı zamanda bölgesel olarak sorunların daha da derinleştiğinin bir göstergesidir.

Benzer Haberler
İsrail ve İran arasında misilleme savaşı: Orta Doğu’da gecenin karanlığını füzeler aydınlattı!
SON DAKİKA HABER: İRAN'DAN ABD'YE SERT MESAJ: HEM SALDIRIP HEM MÜZAKEREYE GÖZ YUMAMAZSINIZ!
İsrail - İran savaşında ikinci gün: Orta Doğu'da yer yerinden oynuyor! Karşılıklı misillemeler devam ediyor
İran'ın kuzeyinde Türk koridoru mu açılıyor? Nükleer mantık dışı: Uranyumu tutan eşik
Düşen uçaktaki mucizenin sırrı
Dünyadan tepkiler: ‘Gerilimi düşürün’
İsrail İran’ı kalbinden vurdu
İsrail 8 ayda planladı sahte haberler yaydı!